Prof. Dr. Osman Altuğ , AKP hükümetinin ekonomi politikalarına sert eleştiriler yönelterek, `Hükümetin döviz rezervlerini saklı tutması halkın dolarize olmasını engellemek içindir. Yani hükümet döviz rezervlerini halka karşı bir silah olarak kullanıyor` dedi. Altuğ , ayrıca dışardan gelen paranın hissedarlar arasında paylaşıldığına dikkat çekerek, hükümete nutuk atmaktan vazgeçmesini ve iftar çadırları önünde 3-4 saat bekleyen halkı görmesini istedi.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof . Dr. Osman Altuğ , hükümetin uyguladığı ekonomik programı sert bir dille eleştirdi. Altuğ , hükümetin döviz rezervlerinden bahsetmesinin Türkiye `nin itibarsızlığı anlamına geldiğini söyledi. Değişim Dinamikleri Yönetim Merkezi tarafından düzenlenen `2005 Yılı Biterken Türkiye Ekonomisi ve 2006 Yılı Beklentileri` konulu panel, Armada Hotel `de gerçekleştirildi. Prof. Dr. Sabahattin Zaim başkanlığında yürütülen panelde Prof. Dr. Osman Altuğ , Prof. Dr. Ömer Alpaslan Aksu , Prof. Dr. Kerem Alkin ve Finansal Analist Cihangir Samin panelist olarak yer aldı.
Panelde konuşan Prof. Dr. Osman Altuğ , `Bugün iftar çadırlarının önünde binlerce insan 3-4 saat önceden sıraya girip kuyrukta bekliyorsa, hükümet kalkıp nutuk atmaktan vazgeçmelidir. Dışarıdan para ve yabancı sermaye geliyor diyen hükümet bilmiyor mu ki dışarıdan gelen sermaye içerdeki iş dünyası için asla bir sermaye değildir. Dışardan gelen parayı hissedarlar kendi aralarında alıp satarlar, içeriye bir faydası olmaz. Bir de şunu ısrarla vurguluyorum: Hükümetin döviz rezervlerini saklı tutması halkın dolarize olmasını engellemek içindir. Yani hükümet döviz rezervlerini halka karşı bir silah olarak kullanıyor` dedi. Bedava umut dağıtıyorlar.
AB süreci ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Altuğ , AB sürecinin bir pazarlama süreci olduğunu kaydederek, `Bugün AB konusunda içinde bulunduğumuz durum, hükümetin bedava umut dağıtma kampanyasıdır. Bir ülkeyi dışarıdakiler değil, o ülkenin çocukları kurtarır. Türkiye `ye bir deli gömleği giydirilmiştir. O deli gömleği de IMF `dir. Uygulanan ekonomi programlarıyla içerdeki yatırımcının dışarıdan gelen yatırımcıyla rekabet edebilmesi imkansızlaştırılmıştır. İçerdeki yatırımcı felç edilmiştir` şeklinde konuştu.
Türkiye `ye IMF ve AB kıskacı
Prof. Dr. Alpaslan Aksu ise, TÜSİAD dahil herkesin ekonominin iyiye gittiğini söylediğini, ancak ekonominin sanıldığı kadar iyiye gitmediğinin orta ve uzun vadede anlaşılacağını söyledi. ABD `nin Ortadoğu politikalarını Türkiye ile ilişkilendiren Aksu , şunları söyledi: `Dünyanın ekonomi merkezi ABD `den Uzakdoğu `ya kayıyor. Dünya hızlı bir değişim geçiriyor ve Türkiye de bu değişimden etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Türkiye `nin konumu, Ortadoğu `ya ve Ortadoğu petrollerine hakim olmak isteyen her gücün Türkiye `yi kontrol altında tutması gerekmesinden dolayı çok önemlidir. Türkiye bu nedenden dolayı kıskaca alınmıştır. Bu kıskaç, AB ve IMF kıskacıdır. Artık her kes bilmelidir ki IMF ve AB `nin direktifleriyle Türkiye `nin ciddi ekonomik atılımlar yapması imkansızdır. Türkiye IMF ile ilişkiye girdiğinden bu yana IMF `ye 180 milyar dolar borç verdi. IMF ile ilişkiye girdiğimiz yıl 144 milyar dolar olan borcumuz, şu an 300 milyar dolar civarındadır. Öyleyse artık hükümetin bu gerçeği fark etmesi gerekmiyor mu?` dedi.
Ağır vergiler halkı felç ediyor
Hükümetin vergi ve enerji politikalarını değerlendiren Prof. Dr. Kerem Alkin ise, Türkiye `de enerji türlerinin hepsinin gelişmiş ülkelere oranla yüzde 60 daha pahalı olduğunu kaydederek, `Madem ekonomi büyüyor, öyleyse niçin vergiler her geçen gün artıyor? Hükümet bir an önce vergi indirimine gitmeli ve iş gücü maliyetini düşürmelidir. İş dünyası da birlik olup hükümeti bu konuda uyarmalıdır. Eğer hükümet bu ekonomik programı uygulamaya devam ederse, her geçen gün vergiler artacak ve iş dünyası bu vergilerin altında ezilecektir` dedi.
Panelin ardından, bu yıl 13`üncüsü düzenlenen Değişim Dinamikleri Yönetim Merkezi Geleneksel İftar Yemeği gerçekleşti. İftara farklı sektörlerdeki 125 ayrı kurum ve kuruluşlardan müteşebbisler, üst düzey yöneticiler, oda ve dernek yöneticileri ile akademisyenler ve uzman danışmanlardan oluşan yaklaşık 200 kişi katıldı.
|