Prof.Dr.Osman ALTUĞ
    Kişisel Sitesi
   
  Haberler  
     
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Prof.Dr. Osman ALTUĞ'dan terör olaylarına çözüm önerisi

Marmara Üniversitesi, İşletme Bölümü Başkanı Prof. Dr. Osman Altuğ: “Olayları önlemek istiyorsanız, insanların maneviyatıyla birlikte maddi imkanlarını da arttıracaksınız. Yani üretimi arttıracaksınız. İnsanlara helalinden iş bulursanız, helalinden eşi ve helalinden aşı olur. Bu tür insanların huzursuzluk çıkarması mümkün değildir.”

“Terör olaylarının artış sebepleri, demokrasi ve ekonomik gelişmeler” ile ilgili sorularımızı cevaplayan Marmara Üniversitesi, İşletme Bölümü Başkanı Prof. Dr. Osman Altuğ: Terör olaylarını çözmek istiyorsanız, insanların maneviyatıyla birlikte maddi durdumunu da güçlendireceksiniz. ‘Bu nasıl olur?’ diye soracak olursanız ben de derim ki, ‘İnsanlara helalinden iş bulacaksınız. Üretimi arttıracaksınız. Helalinden işi olanların helalinden eşi ve aşı olur. Bu tür insanların huzursuzluk çıkarması mümkün değildir” dedi. Prof. Dr. Osman Altuğ ile söyleşimiz şöyle sürdü:

Bir ekonomist gözüyle baktığınızda size göre Türkiye iyi yönetiliyor mu?

Bu soruya cevap verebilmek için iktisadi duruma bakmanız lazım. İnsanlar doğduğu günden itibaren öğrenmeye başlar. Bu öğrenme merakı hayat boyu sürüp gider. Ülkelerin huzurlu ve sıkıntısız yönetilmesinde iktisadî sistemin çok iyi çalışması gerekir. İktisadî sistemin iyi çalışması için, insanlara helalinden iş bulmanız lazım. İnsanlar helalinden iş bulamazsa, ya da yöneticiler bulamıyorsa, bu sistem sarsılır ve kısa zamanda çöker. Türkiye'de bu iş özel sektöre bırakıldı.

Borç, faiz, adaletsizlik ve anarşi

Türkiye’de işletilen sistemin en önemli sakatlıkları nelerdir?

Türkiye, Serbest Pazar Ekonomisi’ne geçtikten sonra, bu ekonominin “Serbest Bırak” ayağı işletilirken, 'olmazsa olmaz' ayağı olan “Kontrol mekanizması”nı devre dışı bıraktı. Kontrol olursa vergi olur, vergi yoksa borç vardır. Borç varsa faiz vardır. Faiz varsa gelir dağılımında adaletsizlik vardır. Adaletsizlik varsa anarşi ve yeni rejim arayışı vardır. Bu nedenle tek ayaklı Serbest Pazar Ekonomisi her zaman ülkelerde huzursuzluğa ve anarşiye neden olur. Serbest Pazar Ekonomisinde kayıt dışı ekonominin de kayıt altına alınması gerekir. Bunu yapamayan bizim gibi ülkeler dolaylı vergilere başvuruyor. Dolaylı vergiler, namert vergilerdir. Yani kısacası vergi alamadığınız kimselerin vergilerini, alabildiğiniz kimselere yüklemektir. Bu nedenle bunlar namert vergilerdir. Türkiye yıllardır bu namert vergilerin kıskacı altında eziliyor.

Demokrasi değil, Parokrasi

Ülkemizde demokrasi sağlıklı çalışıyor mu?

Türkiye'de çıkarılan kanunların çoğu işlemesin diye yapılıyor. Bunun sebebi de yapılan kanunların alt yapısı yok. Yani Irak işgal edilirken, bizim meclisimizde milletvekili Aşık Veysel’in türküsünü şiir şeklinde söylüyor. Neden? Çünkü Türkiye'de siyaset de kayıt dışı ve siyaseti parası olanlar yapıyor. Bu durumda bu yönetimin adı da "Demokrasi" değil "Parokrasi" olur. Yine ne yazıktır ki kayıtlı ekonomi ile kayıt dışı ekonominin birleştiği yer siyasettir. Helal iş satamayanlar umut satmaya devam ediyorlar. Umut satmanın maliyeti sıfırdır. 1980 yılından beri uygulanan ekonomik politikalar nedeniyle Türkiye ekonomisi her yönden açık veriyor. Bunların çözümünü AB'ye girmekte arayanlar sanki Türkiye'deki bütün ekonomik sorunları AB çözecek gafletindeler.

Türkiye’nin sorunlarını ABD veya AB çözemez!

Türkiye’nin sorunlarını AB veya ABD çözmeyeceğine göre, çözümü nerede aramalıyız?

Türkiye’de bugün 13 milyon işsiz ve 18 milyon evlenememiş genç var. Bu sorunları AB ve ABD çözer mi? AB hikâyesinin bir tiyatro olduğunu yöneticilerimiz de anladı. Çünkü bu ülkeler, Türkiye'yi soykırım yapmakla suçluyor, Türkiye’ye yönelik terörü destekliyor, ülkemizi parçalamak istiyorlar. Bunun için bazen ağzımıza bir parmak bal çalıyorlar, bazen, bizim yöneticilerimizi öve öve bitiremiyorlar. Ortaklık, eşitler arasında olur. Biz onlarla eşit değiliz ki. Kimse bizi kandırmaya kalkmasın. Türkiye'nin sorunlarını sadece Türk halkı çözer. Başkalarına çözümü havale ederseniz o zaman ne özgürlüğünüz, ne de bağımsızlığınız kalır.

Çizilen pembe tablolar ve büyüme masalı

İktidar partisi, ülkemizin büyüdüğünü iddia ediyorlar. Siz ne diyorsunuz?

Türkiye’nin büyüdüğünü söyleyenler, pembe tablolar çiziyorlar ve masal anlatıyorlar. Yahu bir ülke düşününki 100 yumurta üretsin ve bunun karşılığında da 100 lira para bassın. Yumurtaların değeri 1 liraya gelecektir. 200 yumurta üretirseniz yumurtanın tanesi 50 kuruş olacaktır. Tavuklarınıza iyi bakmaz ve gerekli önlemi almaz, onları çeşitli hastalıklardan öldürürseniz 50 yumurta üretirsiniz ve yumurtanın tanesi 2 liraya gelir. Türkiye büyüyor. Evet büyüyor. Hırsızlık da büyüyor, adaletsizlik de büyüyor, suç oranı da büyüyor. Büyüme oranının % 10 olduğunu söyleyerek övünenler, borçlanma oranının da % 50 olduğuna dikkati çekmiyorlar. Ekonomi bir arz talep dengesidir. Bu kanunun dışına çıktığınızda dengeler şaşar. Biz yıllardır borçlanıyoruz. Zaten bizim sağlam borç ödeme gibi bir alışkanlığımız da yoktur. Türkiye’ nin cebinde bulunan para, dış ülkelerden borç aldığımız paraların teminatıdır. Hamiline yapılmış senetlerin karşılığıdır. İşte hamiline yazılmış bu senetler nedeniyle Türkiye hamile bırakılmıştır.

Türkiye iyi yönetilmiyor

Enflasyonun düştüğü doğru mu?

Kayıt dışı ekonominin hüküm sürdüğü bir ülkede gerçek enflasyondan söz edemezsiniz. Bugün Türkiye'nin kişi başına düşen millî gelirini 4500-5000 $ olarak açıklayanlara 4 kişilik bir ailesi olan vatandaş "Sayın büyüğüm benim nüfusum 4 kişi. Bu durumda 20 bin dolar almam gerekir. Sen bana 20 $ ver de bugünkü nafakamı düzelteyim" dese, bu Türk büyüğünün yüzü kızarmaz mı? Enflasyonun düştüğü geçmiş yıllarla karşılaştıranlar bir de şu tabloyu anlatsınlar: 2002 öncesi enflasyon %100; banka faizleri de % 150, yani faizler 1,5 katı idi. Şimdi sormazlar mı adama; bu gün enflasyon % 5, banka faizleri ise % 15 yani 3 katı. Nasıl olmuş da enflasyon düşmüş?. Enflasyonun düşmesi için üretim gerekir, üretimi artırmak için üretim yapacak fabrikalar gerekir. Fabrikaları satarak nasıl üretim yapacaksınız? Türkiye’de 20 milyon işsiz var. İnsanlara iş bulursanız, çalışan insanlar, çalışmaktan şeytanlık düşünecek vakit bulamazlar.

Bu kötü gidişe dur diyecek biri lazım

Haksızlıklar ve adaletsizlikler sürdükçe huzurun sağlanması mümkün mü?

Bu soruyu bir ilkokul öğrencisine sorsanız, o da gelir dağılımında adaletin olmadığı bir yerde huzurun sağlanamayacağını söyler. Bu gidişe dur diyecek birinin çıkması lazım. Ama bu demokratik yollarla olmalı. Yoksa bu gidiş iyi bir gidiş değil. Irak’ı işgal edenler ve orada devletçikler kurmayı planlayanlarla Türkiye’nin sorunlarını çözmeye kalkarsanız, kendinizi aldatırsınız. Sadece onlara zaman kazandırırsınız.

Borç alıyoruz, ödemiyoruz

Üretim nasıl artar?

Daha az vergi, daha az bürokrasi, ama ekonomi kayıtlı. Kayıtlı ekonomiye geçmeden Türkiye hiçbir sorununu çözemez! Bakınız büyük holdinglerin yıllık gelirlerinin % 85’i üretim dışı. Ne demek bu? Yani faiz geliri. “Vergi alma oy al” politika bu. Türkiye’nin borç sorunu da yoktur. Çünkü ödemez. Devamlı katlanarak artar. Mesela bu hükümet döneminde Türkiye’nin borçları 400 milyar dolara çıktı. 80 yıllık T.C. hükümetlerinin borçlarını 2’ye katladılar. Türk milleti, Türkiye’yi en çok borçlandıranı sever “Bu gün yiyelim gelecek nesiller ödesin” zihniyeti. “Götürene maşallah, götüremeyene inşallah” politikası.

Bu gidişe kim dur diyecek?

Sen diyorsun işte, ben diyorum bir araya geleceğiz ve dur diyeceğiz. Siyasette de para veren adam hesap sorar. Para vermeyen adam niye hesap sorsun ki. Türkiye’de halkın itibarı yoktur. Demokrasimizde halk yoktur.

Erbakan Hoca’nın 40 delisinden biri

Siz “Erbakan Hoca’nın 40 delisinden biriyim” diyen bir bilim adamısınız. ‘Erbakan’ın delisi’ olarak neler yaptınız?

Mesela Kamu Tek Havuz sistemini önerdim. Erbakan Hoca buna çok sevindi. Bunun özü şuydu: Türkiye genel ve katma bütçeli resmi dairelerin mevduatı özel bankalara %5’le yatırılır. Bankalardan %35’le kredi alıyorduk. Aradaki fark kadar utuluyorduk. Bu şekilde kamu kurumlarının mevduatını havuzda topladık. Yani rantiyeden bu şekilde 15 milyar dolar kurtardık.

Sizden sonra gelenler niçin havuz sisteminden vazgeçtiler?

Rahmetli babam derdi ki: “Oğlum, ömrüm hep hırsızı hırsıza şikayetle geçti” Bu bir zihniyet meselesidir. Bu da iman ve cesaret ister ki, bu da Erbakan ve bende vardı. Yani “Yetim hakkı yememeye ve yedirmemeye” yemin etmiştik. Yani o bankacılara dedik ki: “Bak arkadaş; bundan böyle bankanıza kamu mevduatı beklemeyin. Ayağınızı denk alın. Erbakan da, ben de üreten Türkiye’nin sevdalısıyız. Ürettiğinden fazla tüketen Türkiye’nin değil. Adam gibi üreten, adam gibi tüketen Türkiye sevdalısıyız. Bu ekonomik modelin adı da “Kayıtsız ekonomiden kayıtlı ekonomiye geçiş”tir. Biliyorsunuz “Havuz sistemi” ile “Yeni lira” projelerini bana hazırlatan Erbakan Hoca’nın kendisidir.

Kağıt değil, madeni lira

Erbakan Hoca’nın size hazırlattığı “Yeni Lira” projesinin “Yeni Türk Lirası” ile farkı nedir?

Bizimkinin ismi “Yeni Lira” olacaktı. Ayrıca biz küçük rakamlı (tek kupürlü) para basacaktık. En büyük paramız 1 lira olacaktı. Çünkü küçük rakamlı çok sayıda parayı vatandaş yanında taşıyamasın kredi kartı kullansın diye. Ekonomi kayıt altına alınsın. Piyasada kara para dolanmasın. Paranın üzerinde rakam büyük olunca, kara para taşımak kolay oluyor. Mesela 1 milyar ödemen gerekiyor. 1’er lira ile 1 milyar lirayı yanında taşı bakalım. Üstelik bizim basacağımız para madeni para olacaktı. Ama şimdi 10 tane 100 YTL yanında taşımak kolay. Büyük rakamlı para, kayıt dışı ekonominin anahtarıdır. Avantaya yarar. Şu anda Türkiye’yi “Kara Para” yönetiyor.

 

 
     
     
     
     
     
 
Copyright © 2007-2009
osmanaltug@osmanaltug.net